İtalya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İtalya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Şubat 2013 Cuma

Napoli, Sorrento, Amalfi...Başka bir İtalya

30. yaş günüm(üz)ü kutlamak için nedendir bilinmez Napoli'ye gitmeye karar verdik, karar süreci o kadar kısıtlıydı ki bir an önce biletleri alıp kestirmemiz gerekiyordu... Sonuç: Ocak 2013 için İstanbul gidiş-dönüş uçak biletlerimiz alınmıştı :)

Daha önceden klasik Roma-Floransa-Venedik turu yaptığımız için Güney İtalya'nın çok daha değişik olduğunu düşünüyoruz, Google'a Napoli yazdığınızda giden insanların yorumlarını görünce insan ister istemez acaba yanlış bir karar mı verdik diye düşünüyor ama artık çok geç, hem İstanbul'da yaşayan bir insan için bir şehir ne kadar tehlikeli olabilir ki??

Napoli

Napoli'ye vardığımızda acayip bir yağmur karşılıyor bizi, havaalanından hemen Centro Storico'da bulunan otelimize doğru yola çıkıyoruz. ALIBUS'ler hemen havaalanının çıkışında bekliyor, biletler kişi başı 3 EUR. 15dk sonra Garibaldi Tren İstasyonuna ulaşıyoruz, Centro Storico (Eski Şehir) Garibaldi ile Liman arasında kalıyor; sağolsun otobüs şöförü bize sıfır ingilizceyle bir sonraki durak diyor, yağmurda yürürken kendisini hep sevgiyle andık :)

Napoli'nin diğer İtalya şehirlerinden farklı olduğunu hemen farkediyor insan, ama internetten okuduğumuz çöp sorunu ortadan kalkmış durumda, mafya devletle bir ortak yol bulmuş yani... İstanbul'un gecekondu semtlerine benzeyen sokaklardan ve bol bol ipe asılmış çamaşırlardan oluşuyor. Romen, afrikalı, çingene, ne ararsanız var... Şöyle ifade edelim: Burası Avrupa'da soktat Bul Karayı, al Parayı oynandığını gördüğümüz ilk ve tek yer :) İlk gün yağmurun dinmesi akşamı bulduğu için, biz de hazır acıkmışken Napoli'de yapılması gereken ilk şeyi yapıyoruz: Pizza yemek !!!! Gerçekten hayatımızda yaşadığımız en güzel pizza deneyimlerini Napoli'de yaşadık, sadece Pizza için gidilebilir bir yer. Gitmeden önce araştırmıştık pizzacıları, oteldeki bayana 'Il Presidente 'nerede diye soruyoruz, otele çok takın Tribunal caddesi'nde... Hemen yola çıkıyoruz, Centro Strocio'nun ortasından geçerek pizzacıya ulaşıyoruz.



Napoli'de pizza yemek için insanlar akşam 8 olmasını bekliyorlar genelde, bu saatten önce gittiğiniz her yer bomboş. Il Presidente'ye gittiğimizde dolu bir masa bile yoktu, neden bu kadar büyük bir yer yaptıklarına şaşırmıştık. Akşam 8'den sonra önündeki kuyruğu görünce anladık :) Napoli'nin en meşhur pizzası Margarita. En basitlerden biri ama tadı harika...Hayatımızdaki en güzel pizzayı yemiş olmanın verdiği hazla, Tribunal, Toledo caddelerini geziyoruz. İlk espresso denememiz ise biraz hayal kırıklığı, Cafe Greco'nun suratsız garsonları da cabasıydı :) Akşam, üniversite çevresinde eğlence mekanları var mıdır diye bakıyoruz ama hafta ortası, çok şansımız yok... Cafe del librario'da cafe latte'lerimizi içiyoruz, burdaki herşey çok kaliteli ve güzel, fiyatları diğer mekanlara göre daha pahalı, kahveler 3,5 EUR mesela.

Sorrento
Bir gece Napoli'de kaldıktan sonra, sabah 2 gece geçireceğimiz Sorrento'ya doğru yola koyuluyoruz. Trenle 1,5 saat uzaklıkta, bilet 4 EUR. Napoli'deki tren garı bu arada tam bir alışveriş merkezi, bir sürü mağaza kafe var. Trenler biraz eski, insanlar suratsız ve Türk insanını da andıran bir acele, harala gürele var. Napoli'den birkaç durak sonra asıl göçmenlerin yaşadığı mahallelerden geçiyoruz, trene binen tipler birden değişiyor :) zenciler, romenler... Daha da ilerledikçe limon, portakal ağaçları başlıyor, deniz manzarası eşliğinde Pompei'den geçiyoruz. Yarım saat sonra da Sorrento'dayız. İşte asıl güzel tatil burada başlıyor. Napoli'den o kadar farklı, sakin, tertemiz bir yer... İçimiz otelimize vardığımızda daha da açılıyor: Hotel Relais Sorrento, bir daha yolumuz düşerse tekrar kalacağımız yer... Otel çok merkezi, zaten Sorrento küçük bir yer... Hafiften yağmur çiselemeye başlayınca, yine pizza yemek için önerdikleri Pizzeria de Franco'ya gidiyoruz, Napoli'den sonra ı ıııh olmuyor, aynı tadı yakalamak mümkün değil.


Meşhur Limoncello'yu da burada tadıyoruz ilk defa, shot boyutunda servis edilişinin bir anlamı var, boğazını fena yakıyor insanın, ama mutlaka denenmeli.
 
Sorrento'nun limon ağaçlarıyla çevrelenmiş ana caddesi enerjimizi birden yerine getiriyor, burası yazın ünlülerin ve zenginlerin tatil beldesi aslında, kış dönemi olduğu için çoğu yer kapalı, kalabalık değil. Plaj olarak harika değil ama sunduğu manzaralar açısından çok değişik ve karakteristik bir yer.


 
Şehir falezlerin üzerine kurulduğu için, sahile dik yamaçlardan yükseklik korkusu olan bakmasın :)
Tarihi merkezinde, küçük dar sokaklardan oluşan karşılıklı trattorialar, cafeler, hediyelik eşyalar satan dükkanlar var.
Akşam oturacak ve bişeyler içecek bir cafe arıyoruz ama İtalya'da bizim anladığımız cafe tarzı bir yer bulmak biraz güç, insanlar genelde kahvelerini bir cafeye girip ayakta içip gidiyorlar, bizdeki gibi uzuuun uzun çay,kahve, sohbet durumu yok yani... Fiyatlar da ayakta içtiğinizde oturduğunuzda farklı oluyor.




Amalfi
2. gün sabah odamıza gelen sıcak kruvasanlı güzel bir kahvaltının ardından, Amalfi kıyılarını ve özellikle Positano'yu gezmek için yola koyuluyoruz.


Positano, bu kıyının en ünlü yerlerinden biri. Bu geziyi yapmanın en kolay yolu otobüse binmek, yola çıktıktan sonra allahtan araba kiralamamışız dedik çünkü o virajlardan aşağı bakınca bile içimiz bir garip oldu :)
Yaz dönemlerinde de sahil trafiği  oldukça yoğun oluyormuş. Günlük 8 EUR vererek 24 saat kullanabileceğimiz biletlerle tüm kıyı şeridini gezebiliyorsunuz. Gördüğümüz fotoğraflardan ve biraz da dik yamaçlardan ötürü Positano'ya giderken heyecanlıyız, bu yolculuk gerçekten çok farklı, bu kadar dik yamaçlı yolları başka bir yerde görebilir miyiz bilmiyorum.  Sorrento-Positano arası 45dk, otobüsten inince manzara müthiş, sahile inmek bir tercih, bir bunu tercih ediyoruz, tabi bunun için uzuuun ince bir yol var, aralardaki merdivenleri kullanarak daha kestirme hale getiriyoruz, yol üzerindeki güzel, butik otellerin önünden geçiyoruz, çoğu kapalı.
Hepsinde müthiş manzara var, mutlaka durup birşeyler içilmesi lazım. Sahile inmenin verdiği gururla soluklanıyoruz, deniz çok dalgalı. Positano'da 2 tane plaj var, yaz döneminde gelen bu kadar insan bu 2 plaja nasıl sığabiliyor acaba? Plajdan yukarı bakınca bu kadar yolu nasıl çıkıcaz şimdi düşünmeden edemiyor insan :)



Arada mola vermek için gördüğümüz ilk açık yerde duruyoruz, çok güzel bir tercih, harika bir manzara. Şans eseri İtalya'da içtiğimiz en güzel Latte'yi ve mozarella-domatesli paninileri burada servis ediyorlar.
İndiğimiz durağa tekrar gidip Amalfi kıyılarını gezmeye devam ediyoruz.

Bir sonraki durağımız Amalfi'nin merkezi; kendinden büyük, çok ihtişamı bir katedral karşılıyor merkezin girişinde, sağlı sollu limonçello, limonlu sabun satan hediyelik eşyacılar var.

Burası İtalya'ya geldiğimizden beri deniz yüksekliğinde gördüğümüz tek yer. Biraz gezindikten sonra, özellikle gurmelerin ( biz bir Vedat Milor takipçisiyiz:) tercih ettikleri Ravello otobüsüne gidiyoruz, bu otobüsler hemen hemen yarım saatte bir var, yine rampalardan çıkarak Ravello'ya varıyoruz, kış dönemi olduğu için her yer kapalı ama hoş bir köye benziyor. Yukarıdan görünen manzara müthiş. Küçük butikler ve çok özel restaurantlar var.

Rüzgar o kadar sert esiyor ki daha fazla dayanamıyoruz ve yemek yemek için Amalfi'ye ve ardından Sorrento'ya geri dönüyoruz.

Dönüş uçağımız bir sonraki gün Napoli'den kalkacağı için sabah trenle Sorrento'dan ayrılıyoruz, bu hayatımızdaki en ilginç tren yolculuğu olacak çünkü bindiğimiz vagon olaylarla dolu, Napoli'ye yaklaştıkça acaba dönmese miydik duygusu kaplıyor her yanımızı :) İlerleyen duraklarda yine dilenciler, çingeneler, romenler, vagonda onlar normal biz anormal kalıyoruz resmen :) evsiz olduğu belli 3 kişi de gelince takım tamamlanıyor ve kaçınılmaz kavga sonunda çıkıyor. Trenden inene kadar biraz korktuğumuzu itiraf etmeliyim :)

Napoli'de bu sefer tren garına yakınlarında bir otelde kalıyoruz, Sorrento'dan sonra yaşadığımız kültür şokunu atlatabilmiş değiliz, 2 yer arasında o kadar büyük bir uçurum var ki... Önce bir Trattoria'ya girip birşeyler yiyoruz, ardından sokaklarda gezmeye devam ediyoruz. Akşam bu sefer farklı bir pizzacı seçmek derdindeyiz, saat de akşam 8 oldu. Tribunal caddesinde bulunan her pizzacı önünde metrelerce kuyruk var. Özellikle Pizzanın doğduğu yer olarak bilinen Sorbillo'da inanılmaz bir kuyruk var, insanlar mikrofonla anons edildiklerinde içeri giriyorlar. Biz sıra beklemektense önünde en az kuyruk olanını seçiyoruz, bu bizim 1,5 saat boyunca beklememize engel olmuyor ama...

Napoli'Deki gece hayatı dans, eğlence yerine barlarda takılmak üzerine kurulu ya da biz sadece böylesine denk gelebiliyoruz. Bütün şehri tarıyoruz, gençleri takip ediyoruz ama yok, burda çılgın eğlence ortamı yok gibi gözüküyor. Bir sonraki gün İstanbul'a geri döneceğimiz için, bol bol makarna, limonçello, anahtarlık alıp otele geri dönüyoruz. Bir sonraki İtalya macerasına kadar Arrivederci...